12 Ekim 2013 Cumartesi

#YeniKemikİliğiBankalarıAçılsın


Her gün yeni ilik bağışı duyuruları yapılıyor. Sosyal medyada kampanyalar düzenleniyor…
Evet çok güzel, toplumsal duyarlılığımız var bu konuda hemen yardıma koşabiliyoruz takdir edilmeli.
Peki biz koşuyoruz da koşarak yetiştiğimiz yerler bizim “finish” çizgimiz mi? Yani başarıya ulaşıp birine, bir çocuğa hayatını verebiliyor muyuz? O gülen yüzle ödüllendirilebiliyor muyuz?

Keşke olsa...
Keşke her ilik nakli duyurusunda kan vermeye gittiğimizde çabalar karşılığını bulsa..
Ama bulamıyor, bulması çok zor.
Çünkü bu konuda olması gerekenin çok gerisindeyiz.
76 milyon nüfuslu Türkiye’de sadece iki tane kemik iliği bankası var. Bu bankalarda kayıtlı donör sayısı ise 36 bin. Sadece bu kadar! Aslında bu sayı 500 bin civarında olmalı. Neredeyse şimdikinin 14 katı.
Bu kemik iliği bankalarının suçu değil elbette. Tam tersi onlar büyük bir özveriyle çalışıyorlar.

Sorun “sistem” de!

Sisteme geçmeden önce şunu belirteyim; siz gidip ben şu kişi için donör olmak istiyorum diyemiyorsunuz. Prosedür gereği verdiğiniz örnek kemik iliği bankasına başvuran tüm hastalar için kullanılabilir. Bunu kabul edip örneği verdiyseniz epey engebeli olan yolumuz başlıyor.

İşleyişi göre; ilik bankalarına gelen örneklerin analizlerinin maddi yükü tamamen bağlı oldukları üniversitenin omuzlarında. Yani siz ilik bağışı yapmak için gidip kan verdiğinizde yapılacak bu ilk testleri SGK karşılamıyor. Her test de 300 lira civarında tutuyor. E peki SGK bu ücreti karşılamıyorsa kim karşılıyor? Tabii ki ilik bankaları.
Üniversitenin çıkardığı ödenekle ya da bağışçıların verdiği destekle bu testler yapılıyor. Böyle olunca sonuç ve eldeki veriler durumun vahametini gösteriyor aslında. Geçen yıl İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kemik İliği Bankası’nda (Çapa diye bilinen) 14 bin gönüllü donörden sadece 1500’ünün analizi yapılabildi. Diğer 12 bin 500 örnek analiz için sırasını bekliyor. Çocuklar da dışarıda hasta yatağında kendilerine uygun iliğin bulunmasını. Ve o bekleyenlerden sadece yüzde 15’i mutlu sona ulaşıyor.

Yani donör var ama analiz yapılamıyor.
Yani biz ilik bankalarını sabahtan akşama kadar da arasak, kapıya binlerce bağışçı da yığsak o testler yapılamayacak!!! Para yok, analiz yok. Çaresizliğin tanımı bu işte.

Sorulması gereken kilit soru ise şu: Neden bizim sadece iki tane kemik iliği bankamız var ve neden SGK bu ilk analizlerin ücretini karşılamıyor? Yetkililerin elbette bir cevabı vardır ama çocuklarımız o yanıtı bekleyemiyor maalesef.

Sorun bu kadar açıksa çözüm de açık demektir. Matematiksel bir formüle de gerek yok. Gerek olan şey; kemik iliği bankalarının sayısını artırmak, farklı üniversitelerde, hastanelerde yeni merkezler açmak, var olan merkezleri desteklemek ve yeni SGK düzenlemeleri yapmak. İşte o minik gözlerdeki ışığın sönmemesi buna bağlı.

Tabii ki biz yine aynı duyarlılığımız koruyalım, gidip bağışçı olalım ama ondan evvel söylememiz, anlatmamız gereken asıl mesele şu;
#YeniKemikİliğiBankalarıAçılsın